incelmek ne demek?
- İnce duruma gelmek
Sahnede siyah organtin tuvaletiyle beli incelmiş, göğsü kabarmış.
R. H. Karay - Zayıflamak
- Sıvı, koyu durumdan akışkan duruma gelmek, akışkanlığı artmak.
- Davranışları incelik kazanmak, kibarlaşmak
Avrupa görmüş, incelmiş bir delikanlıya kızların nasıl içi gitmesin.
H. Taner - Slim.
- Thin.
- To thin.
- To become thin/fine.
- To be refined.
- To slim.
- To lose weight.
- To become thin.
- To try to appear refined.
- To reduce.
- Fine down.
- Refine.
ince
- Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı.
- Zayıf
- Taneleri ufak, iri karşıtı.
- Küçük ayrıntıları çok olan, aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı.
- Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar).
- Tiz (ses), pes karşıtı
- Hafif, gücü az
- İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı
- Fine.
- Slender.
incelme
- İncelmek işi.
- Çeşitli nedenlerle bir kelimedeki kalın sıradan ünlü veya ünsüzlerin ince sıraya geçmesi olayı: ınanmak > inanmak, yaşıl > yeşil, şBış > şış > şiş, tışı > dişi, bıñ > biñ > bin, (1000), yuñ > yün, kardaş > kardeş, şışman > şişman, alma > elma, kangı > hangi, tıl > til > dil vb.
- Palatalisation.
- Slimming.
- Palatalisation
incelmemek
- (neg. form of incelmek) get thinner, slim, become slimer, thin down, thin out, thin, fine down, fine away, refine, fine off, slenderize, subtilize, taper, taper off, thin of.