ince ne demek?
- Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı.
- Zayıf
Sarışın, kuru, ince bir kadındı.
Y. K. Beyatlı - Taneleri ufak, iri karşıtı.
- Küçük ayrıntıları çok olan, aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı.
- Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar).
- Tiz (ses), pes karşıtı
İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi.
R. N. Güntekin - Hafif, gücü az
Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir.
S. F. Abasıyanık - İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı
Benim hasta olduğum günlerde her şey uzun uzun düşünülmüş, ince hesaplarla hazırlanmıştı.
R. N. Güntekin Fine.
Slender.
Slim.
Delicate.
Fragile.
Refined.
Attenuate.
Brittle.
Civilized.
Courteous.
Dainty.
Graceful.
Gracile.
Gracious.
Keen.
Lean.
Nice.
Polite.
Precision.
Scarious.
Sharp.
Subtile.
Subtle.
Sylphish.
Sylphlike.
Sylphy.
Tenuous.
Urbane.
Attentive.
Bland.
Chivalrous.
Decent.
Diplomatic.
Elegant.
Exquisite.
Filmy.
Genteel.
Gentle.
Grand.
Kind.
Slight.
Sugary.
Tricky.
Willowy.
Sensitive.
Finely.
Small.
In small pieces.
Intricate.
High-pitched.
Acetate.
Chiffon.
Cling film.
Cultivated.
Flimsy.
Papery.
Precarious.
Attic.
Tricky, trickish, tricksy, delicate.
Vaporous.
Thin.
ince açınık
- Bkz. Açınık.
ince ağrı
- Verem.