içmek ne demek?
- Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
Bir oluktan buz gibi bir su içtik.
S. F. Abasıyanık - Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek
Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi.
H. E. Adıvar - Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek.
- İçki kullanmak
O akşam saat ikiye kadar içtiler.
Ö. Seyfettin - Hlk. Kuzu derisinden yapılmış kürk.
Eat.
Propose.
Drink.
Drinking.
Imbibe.
Have a drink.
Slosh down.
Slosh.
Belt down.
Indulge.
Knock back.
Pull.
Swig.
Have.
Partake.
To drink.
To smoke.
To absorb.
To imbibe.
Put away.
içme
- İçmek işi
- İçinde birtakım mineraller ve tuzlar bulunan, suyu ilaç olarak ve çoğunlukla iç sürdürmek için içilen kaynak, içmeler.
Drinking.
Potation.
Swig.
Mineral spring.
Board and lodging.
Free board and lodging.
Draught.
içme seslik
- Bazı Afrika dillerinde görülen bir çeşit içe çekimli seslik.
Phonème avulsif