iç ne demek?
- Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı
Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir.
Ç. Altan - Oyuk şeylerin boşluğu.
- Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta.
- Toplu bir durumda bulunan kimse
Ama hepiniz, hepiniz / Hepiniz geçim derdinde / Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
O. V. Kanık - Nesnelerin arasında bulunan kimse veya nesne.
- Ten ile dış giysiler arası
Boynumda kalın yün atkı, içimde çift kat fanila, gene de titriyorum.
E. Bener - Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm.
- Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım.
- Kapalı yerlerde geçen görünçlükleriiçine alan çekim
- İşlikte, kapalı yerlerde çevrilmiş çekim. Dış'ın karşıtı.
- T. Herşeyin içerisi, dahil, derun.
Interior (shot), indoor (studio shot).
Internal.
Inner.
Interior.
Inside.
Domestic.
Inlying.
Inward.
Inland.
Civil.
Core.
Within.
Bowels.
Intestine.
Stuffing.
Refill.
Guts.
Endo-.
Intrinsic.
The interior.
The inside.
The inner part of surface.
Among.
Internal organs of the body.
Heart.
Mind.
Will.
Home.
Internal politics.
Inward meaning.
Kernel.
Innenaufnahme
Intérieur
iç acemilik
Boggle
iç acısı
- Yürek acısı.