haşlamak ne demek?
- Bir şeyi kaynar suya daldırmak.
- Bir şeyin üstüne kaynar su dökmek.
- Suda kaynatarak pişirmek
Nine, yolda yerim diye iki yumurta haşladıydı teyze.
H. E. Adıvar - Kaynar sıvı bir şeyi yakmak.
- Don, kırağı için bitkilere zarar vermek.
- Dalamak.
- Sızı vermek, acı vermek
Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi.
P. Safa - Sertçe paylamak, azarlamak
- Call smb.
- Over the coals.
- Boil.
- Scald.
- Scold.
- Give smb.
- Talking-to.
- Baste.
- Bawl out.
- Berate.
- Carpet.
- Seethe.
- Upbraid.
- To boil.
- To scald.
- To scold.
- To tell sb off.
- To blow sb up.
- To give sb a rap on/over the knuckles.
- To tear sb off a strip.
- To haul sb over the coals.
- To tick sb off.
- To bawl sb out.
- To cook in boiling water.
- To give sb a bit of one's mind.
- Let rip.
- To jump down one's throat.
- Blanch.
haşlamak kaynatmak
- Seethe
haşlama
- Haşlanarak pişirilen şey
- Haşlamak işi.
- Boiled.
- Meat.
- Boiling.
- Scalding.
- Stewed.
- Scolding.