ferah ne demek?
Kökeni: Arapça
- Kalp, gönül, iç vb.nin sıkıntısız, tasasız olma durumu.
Bugün başım ne kadar dinç, gönlüm ne kadar ferah.
O. C. Kaygılı - Havadar, aydınlık, iç açıcı yer.
Bu kahvenin ferah ve sevimli bir taraçası vardı.
Y. K. Karaosmanoğlu - Şen, sıkıntıda olmayan.
- Sevinç, sevinme.
- Gönül açıklığı.
- Bol, geniş.
- Şenlendiren.
- Açık, aydınlık.
- İç açıcı.
- Spacious.
- Roomy.
- Wide.
- Open.
- Light-well.
- Capacious.
- Commodious.
- Richness.
- Relieved.
- Comfortable.
- Well lighted and airy.
- Contented.
- At ease.
- Glad.
- Lively.
ferah fahur
- Ferih fahur
ferah ferah
- Bol bol, geniş geniş.
- İyiden iyiye, haydi haydi, rahatlıkla
- En aşağı.
- Leisurely.
- Amply.
- Easily.