fındık dolu ne demek?
- Nutty.
fındık ağacı
- Kayıngillerden, Kuzey Yarım Küre'nin ılık yerlerinde ve yurdumuzun genellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yetişen, boyu 6-7 m, yaygın tepeli bir ağaççık (Corylus Avellana).
- Corylus Avellana
- Hazel.
fındık altını
- Osmanlı İmparatorluğunda kenar süsleri fındığa benzediğinden bu adla anılan altın sikke, fındıki.
- Küçük ve değerli şey.
- Osmanlı İmparatorluğu'nda 1744 yılından itibaren piyasaya çıkarılan 1 dirhem 1,66 kırat ağırlığında, kenar süsleri fındığa benzediğinden bu adla anılan altın sikke.
dolu
- Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli saydam buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü
- İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, boş karşıtı.
- Bir yerde sayıca çok.
- Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan
- Boş vakti olmayan, meşgul.
- Çok olan (iş, uğraş, olay vb.).
- İçinde atılacak mermisi bulunan (top, tüfek vb. ateşli silahlar).
- Tornacılıkta delik açılmamış (gereç).
- Bir duygunun güçlü etkisinde olan.
- Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, çeşitli irilikte, iç içe katmanlı, yuvarlak ya da düzensiz biçimli saydam buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü.