fışkırmak ne demek?
- Gaz veya sıvılar bir yerden basınç etkisiyle yukarıya doğru birdenbire ve hızla çıkmak
Suya en başköşeyi ayırmalarının nedeni de iyi suyun, hemen hemen memleketimizin dört bucağından fışkırmasıdır.
S. Birsel - Bitkiler toplu hâlde, gür olarak yetişmek
Kaldırım taşları arasından fışkırmış otların bütün sokağı bürüyeceği muhakkak!
Y. Z. Ortaç - Bir şey bir yerde bol bol görülmek
Ölümsüzlerden fışkıran ışık, karanlıkları bir anda dağıttı.
C. Meriç Gush out.
Spurt.
Burst.
Belch.
Blow.
Ejaculate.
Erupt.
Flush.
Spout.
Squirt.
Well.
Well forth.
Well out.
Well up.
Gush.
To gush out.
Spurt out.
Squirt forth.
To spurt out.
To gush.
To squirt.
To spout.
To jet.
To squirt forth.
To spring up.
Emanate.
Shoot.
Spew.
fışkırma
- Fışkırmak işi.
- Güneş yüzeyinden uzaya sıcak gaz kütlelerinin fırlaması.
- Güneş yüzeyinden uzaya sıcak gaz kütlelerinin fırlaması.
Prominence.
Gush.
Outburst.
Spurt.
Squirt.
Emanation.
Eruption.
fışkırma kaynaklı patolojik değişimler
- Jet lezyonları.
Jet lesions.