ezmek ne demek?
- Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek
Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım.
E. B. Koryürek - Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek
Rüzgârın içinde birbirini ezercesine kaçıştılar.
S. F. Abasıyanık - Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek.
- Üzmek, sıkıntıya sokmak
Seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir.
A. Gündüz - Baskı altında tutmak
Mahzun yüzünü ağlaya ağlaya öpmek arzusu içimi bir açlık gibi ezdi.
R. H. Karay - Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak yormak.
- Yenmek, sindirmek.
- Harcamak
Paraları bir haftada ezerim.
S. F. Abasıyanık To jam.
Crush.
Pound.
Mash.
Weigh down.
Domineer.
Run over.
Run down.
Bray.
Comminute.
Crunch.
Grind.
Hold down.
Knock over.
Mangle.
Oppress.
Overbear.
Overwhelm.
Pulverize.
Quash.
Scrunch.
Smash.
Squash.
Squeeze.
Squelch.
Squish.
Stamp.
Stave in.
Steamrolle.
Liquidize.
Overpower.
Quell.
Swat.
Trample.
Tread.
To crush.
To pound.
To mash.
To squeeze.
To squash.
To liquidize.
To run over.
To tread.
To trample.
To oppress.
To tyrannize.
To overwhelm.
To suppress.
To trounce.
To defeat.
To massacre.
To bruise.
To depress.
To stir and mix.
To overtax.
Ro rub.
To pulverize.
To stamp.
To mill.
To batter.
To grind.
To break down.
To knead.
To triturate.
ezmek ip geçmek
- Çok sarsarak kesin üstünlük sağlamak.
ezme
- Sebze veya yemiş ezilerek yapılan yiyecek
- Bitkilerin etli ve yumuşak kısımlarını macun kıvamına getirmek üzere parçalamak, katı ve telsel kısımlarını süzerek ayıklamak işlemi.
- Ezmek işi.
- Karşısındakini uzun süre güreşemez duruma sokma.
- Yem parçacıklarının biçimi ve/veya irilikleri, gerektiğinde kıvama getirilmek veya tavlanmak suretiyle, merdaneler arasından geçirilerek düz, yassı partiküller durumuna getirilmesi.
- Kıtlık, kaht.
Crushing.
Mashing.
Grinding.
Puree.