eğilmek ne demek?
- Belirli bir yönle açı oluşturacak bir durum almak, bir yöne doğru çarpılmak:, dikliğini kaybetmek
Sofraya pilav gelince Aziz eğilerek kokladı.
C. Uçuk - İnsan, bir işi yapmak için belini eğmek
Tenis oynarken yüz çeşit çeviklikler içinde eğilir, kalkar, sıçrar, koşar.
R. H. Karay - Başkasının baskısını veya egemenliğini benimsemek, kabul etmek.
- Bir işi önemseyip ele almak
Bir yandan ayrıntılara eğilirken, bir yandan da bunları alaylı bir süzgeçten geçirir.
S. Birsel Bend, dip, incline, bow, lean, buckle, cant over, curve, double, double up, droop, duck, fall down, hang, hang over, sag, spring, stoop, strain, tilt, tip, warp.
Yield.
eğilme
- Bir doğrunun, bir başka doğruya veya düzleme göre eğik olması.
- Yerin manyetik alanında bulunan serbest mıknatıslı bir iğnenin doğrultusu ile yatay düzlem arasındaki açı.
- Eğilmek işi
- Eğilme hareketi.
Stoop.
Bending.
Bent.
Warp.
Bend.
Inflexion.
eğilme deneyi
Bending test.