draw ne demek?
- Çizmek
- Karalamak, yazmak
- Çekmek
He drew the tray of food closer to his plate. / Yemek tepsisini tabağına doğru çekti
- Sürüklemek
- Çekme, çekiş
- Almak, kazanmak
- Silâh çekme
- Çekilen bir şey (kur'a gibi)
- İlgi çeken herhangi bir şey
- Berabere kalma, berabere biten oyun (satranç, dama)
- Sorguya çekmek
- Dik yamaçlı ve derin vadi
- Bir köprünün açılan kısmı
- (kuyudan su) çekmek
- Silah çekmek
- Cezbetmek, ilgi çekmek
- Almak (faiz, para)
- Resmetmek, kelimelerle tasvir etmek
- İçine çekmek, emmek (hava, sıvı)
- Berabere kalmak, beraberlik
- Ilham almak, kaynak olarak kullanmak
- Çekip uzatmak (tel)
- Suyunu boşaltmak
- Germek (yay, ip)
- Çekip çıkarmak (diş, tıpa)
- Kapamak (perde)
- Kura çekmek
- Draw a conclusion: sonuç çıkarmak
çizmek
- Çizgi çekmek.
- Resmini yapmak, resmetmek
- Çizgiler hâlinde belirtmek, desenini yapmak
- Çizgi biçiminde yaralamak.
- Geçersiz kılmak için üzerine çizgi çekmek.
- Kişiyle ilgiyi kesmek, bağı koparmak.
- Bir çizge ya da eğriyi çizme eylemi.
- Write off.
- Draw.
- Mark up.
draw a bead on
- Nişan almak, silahını doğrultmak
draw a bill
- Senet düzenlemek