donmak ne demek?
- Sıvı, soğuğun etkisiyle katı duruma gelmek, buz tutmak.
- Yaşamını yitirmek, soğuktan ölmek
Donmak üzere olan insanların tatlılığını içimde duymaya başladım.
S. F. Abasıyanık - Çok üşümek.
- Bitki soğuktan zarar görmek, yararlanılmaz duruma gelmek.
- Kimyasal bir etki ile katılaşmak.
- Eriyik durumda bulunan bir metal katı duruma geçmek.
- Beklenmedik bir durum karşısında birden hareketsiz kalmak
Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.
Ö. Seyfettin - Gelişmemek, yeniliklere açık olmamak
Bütün kafaların donmuş, taşlaşmış olmasını istiyorlar.
Ç. Altan Freeze.
Congeal.
Chill.
Perish.
Frost.
Jell.
To freeze.
To set.
To bind.
To curdle.
To freeze to death.
To feel very cold.
To harden.
To remain motionless.
Bind.
donmakta
Freezing
donma
- Donmak işi.
- Bir özdeğin sıcaklık düşmesiyle sıvı durumdan katı duruma dönüşümü.
- Bir özdeğin sıcaklık düşmesiyle sıvı durumdan katı duruma dönüşümü.
- Bir sıvının ya da çözeltinin, sıcaklığının azaltılması sonucu katılaşması;erimenin tersi.
- Bir sıvının ya da çözeltinin, sıcaklığının azaltılması sonucu katılaşması;erimenin tersi.
- Dokular üzerine şiddetli ve devamlı so--güg--un etkilemesiyle hücrelerin buz h
- --iişi-- kaybederek sıvı halden katı hale geçme.
Freeze.
Freezing.
Frost.