dolaşık ne demek?

  1. Karışık (saç, ip vb.)

    Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var.

    Karacaoğlan
  2. Dolaşarak giden (yol)

    Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş.

    A. Haşim
  3. Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık

    Birtakım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip çekildi.

    Y. K. Karaosmanoğlu
  4. Amacını doğrudan doğruya değil de, dolayısıyla sezdiren

    Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı.

    P. Safa
  5. (en)Devious.
  6. (en)Indirect.
  7. (en)Round about.
  8. (en)Intricate.
  9. (en)Tangled.
  10. (en)Confused.

dolaşık akış

  1. Belirli bir Reynold sayısını aştığı için, içinde rasgele devinimleri artmış, çizgisel akıştan çıkmış akış türü.
  2. (en)Turbulent flow.
  3. (fr)Écoulement turbulent

dolaşık havalık

  1. İki ya da daha çok sifonu birden havalandıran boru.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

dolaşık akışdolaşık havalıkdolaşık şekildedolaşık şeydolaşık yığındolaşık yoldolaşıklığını gidermekdolaşıklıkdolaşıksızdolaşıdolaşıcı toplulukdolaşığı açılmadolaşdolaşandolaşan hücrelerdolaşan sinyaldolaşarak ayılmaya çalışmak
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın