devran ne demek?
Kökeni: Arapça
- Dünya.
Ben neyleyim büyükse devran.
A. Hamit - Devir, felek.
- Kader, talih.
Herkesin başına yazılan gelir, devrandır.
Cem Sultan - Zaman, çağ.
Ben artık eskisi gibi değilim / Devran değişti.
B. Necatigil - Felek.
- Yazgı.
- Bk. dönmek
- Time, times.
- Wheel of fortune, fate.
dönmek
- Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek
- Geri gelmek, geri gitmek
- Yönelmek
- Sapmak
- Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek
- Sınıfta kalmak.
- Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek
- Belirli bir yerde dolaşmak.
- Dönme eylemi.
- Pivo.
devran sürmek
- Mutlu bir şekilde egemen olmak
devranı
- Deverana ait ve müteallik. (Osmanlıca'da yazılışı: devranî)