dervişe bağdatta pilav var demişler, yalan değilse ırak değil demiş ne demek?
- Bir şeyi elde etmek için aşırı istekli olan kimseye, bu uğurda katlanacağı fedakârlıklar güç gelmez.
dervişe
- Maneviyatla gönlü zengin olan fakir.
- Mütevazi ve kanaatkar kadın.
- Alçak gönüllü, mütevazi.
- Tarikata mensup kadın.
derviş
- Daha çok lakap olarak kullanılan isim.
- Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse, alperen.
- Yoksulluğu, çilekeşliği benimsemiş kimse.
- Kırlangıç balığının pek küçüğü.
- Her şeyi hoş gören kimse.
- Allah için alçak gönüllülüğü ve fukaralığı kabul eden veya bir tarikata bağlı bulunan kimse.
- Fakir ve muhtaç kimse.
- Alçak gönüllü.
- Gayet mütevazi ve kanaatkar olan.
- Fakir.
pilav
- Pirinçten, bulgurdan veya kuskustan yapılan bir yemek
- Rice.
- Pilaff.
- Pilaw.
- Pilaf.
- Rice that has been cooked and is ready to be eaten.
- Pilau pilaf pilaff.