dava ne demek?
- Korunmanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurma.
- İleri sürülerek savunulan düşünce, çözümlenmesi gerekli olan konu, sav
Erkekler davalarını hanımlar kadar hararetle müdafaa edememişlerdir.
H. C. Yalçın - Sorun
O kırkyıllık davada beyhude akıntıya kürek çekmişiz.
Y. K. Beyatlı - Ülkü
- Sevgili.
- Aranç, dilem, ~ etmek: arançlamak, dilemlemek. ~ nın ihbârı : arancın, dilemin bildirilmesi, ~ ya müdâhale: aranca, dileme katılma. ictinâb ~ sı: önleme arancı, dilemi. îfâ ~sı: ödeme arancı, dilemi, inşâî ~ biçimleyici aranç, dilem (Gestaltungsklage), men' ~sı: giderme arancı, dilemi, tesbît ~ sı: belirtme (saptama) arancı, dilemi.
- Yargılıklarca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar için, yasada gösterilen yöntemine göre açılan ve yapılacak yargılama sonucunda, yargıcın kararıyla yargıya bağlanan uyuşmazlıklara ilişkin istemler.
- Bk. kanıtsav
- Takib edilen fikir, iddia. (Osmanlıca'da yazılışı: da'vâ)
Lawsuit.
Trial.
Suit.
Action.
Claim.
Case.
Process.
Prosecution.
Cause.
Instance.
Litigation.
Plea.
Pleading.
Plaint.
Proceeding.
Assertion.
Thesis.
Problem.
Question.
Matter.
Law suit.
Court case.
Theorem.
Appeal.
Allegation.
Complaint.
Quarrel.
Proposition.
Grand purpose.
Actio.
Vi vulgaris.
Legal acuse.
Court suit.
Action, suit, lawsuit, claim, dispute, litigation.
Action, procès, cause, poursuite, litige
Dava
kanıtsav
- İlksavlı bir biçimsel dizgede kanıtlanabilen, başka bir deyişle ilksavlardan çıkarım kuralları yardımıyla türetilebilen tamdeyim. || Temel mantıklı bir biçimsel dizgeninkanıtsavları yinelgen sayılabilir olan bir küme oluşturur.
Theorem, formal theorem, thesis.
Théorème, thèse
dava açılması zorunluğu ilkesi
- Ceza kovuşturması için yeter kanıtlar ve olaylar bulunduğunda, C. Savcısının kamu davası açma yükümü.
Principle of compulsory public prosecution.
Principe d'obligation de poursuite
dava açma
- Bir uyuşmazlığın çözümlenmesi, bir hakkın tanınması, korunması, elde edilmesi için dilekçe ile yargılığa başvurma.
Confestation.
Cause