darlık ne demek?
- Dar olma durumu.
- Geçim zorluğu.
- İç sıkıntısı
Yüreği göğsünü yırtacak gibi hopluyor, boğazına bir darlık tıkanıyordu.
Ö. Seyfettin - Narrowness.
- Tightness.
- Shortness.
- Stringency.
- Closeness.
- Denseness.
- Drought.
- Exiguity.
- Grayness.
- Greyness.
- Pressure.
- Straits.
- Strait.
- Shortage.
- Scantiness.
- Poverty.
- Need.
- Difficulty.
- Hardship.
- Pinch.
- Shortfall.
- Tight squeeze.
dar
- İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı.
- Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz
- Az, elverişsiz, sınırlı.
- Sıkıntılı
- Yetersiz.
- Güçlükle, ucu ucuna, ancak
- İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk.
- Yurt.
- Ev.
- Darağacı. İdama mahkum olanların asıldığı sehba.
darlık çekmek
- Herhangi bir sebepten dolayı sıkıntı çekmek
- Yokluk çekmek
darlık içinde
- Narrow