daraltmak ne demek?
- Dar duruma getirmek
Hoyrat bir rüzgâr bütün gün tozu dumanına katmış, solukları kesmiş, göğüsleri daraltmıştı.
T. Buğra - Sayıca azaltmak
Aslında geniş olan kadroyu ne akla hizmet edip de bu derece daralttığına bir türlü akıl erdirememişti.
H. Taner - Tahdîd etmek, takyîd etmek (bk. sınırlamak).
- Narrow.
- Contract.
- Constrict.
- Straiten.
- Bore.
- Bother.
- Tighten.
- To narrow.
- To constrict.
- To take sth in.
- To limit.
- To restrict.
- To scant.
- Collapse.
dar
- İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı.
- Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz
- Az, elverişsiz, sınırlı.
- Sıkıntılı
- Yetersiz.
- Güçlükle, ucu ucuna, ancak
- İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk.
- Yurt.
- Ev.
- Darağacı. İdama mahkum olanların asıldığı sehba.
daraltma
- Daraltmak işi.
- Narrowing.
- Taking in.
daraltma gönderimi
- ( )
- Contraction mapping.
- Application de contraction