dağınık ne demek?
- Geniş bir alana yayılmış olan.
- Bir arada olmayan, birbiriyle bağlantısız.
- Düzeni bozuk, düzensiz, karışık
Kadın yatağın içinde saçları dağınık, dimdik oturuyordu.
P. Safa - Hoş görünmeyen, uyumsuz
Bağırarak konuşmaktan hoşlanmaz, dağınık kıyafetle, kocasına bile görünmez bir kadın.
M. Ş. Esendal - Düşüncelerini toparlayamayan.
Scattered.
Dispersed.
Untidy.
Out of trim.
Messy.
Diffuse.
Straggly.
Disorganized.
Bedraggled.
Ragged.
Scruffy.
Sick.
Straggling.
Unkempt.
Wild.
Desultory.
Disconnected.
Disorderly.
Haphazard.
Loose.
Scrubby.
Slipshod.
Sloppy.
Slovenly.
Sporadic.
Tatty.
Windswept.
Sporadically.
Rambling.
Sparse.
Thin on the ground.
Vagrant.
Woolly.
dağınık aydınlatma
- Görünçlüğün dağınık ışıkla aydınlatılması.
Ambient lighting.
Atmosphärische Beleuchtung
Éclairage en lumière ambiance, éclairage ambient
dağınık bırakmak
Litter up.