düzeltmek ne demek?
- Düzgün duruma getirmek
Kirli eşyalarımı paketlere sardım, bavulumu düzelttim.
R. N. Güntekin - Bozukluğunu gidermek, onarmak.
- Yanlıştan kurtarmak, tashih etmek
Öğleden sonra nüfus kâğıdını getir, kaydını düzeltelim.
B. Felek - Spruce, spruce up.
- Correct.
- Set aright.
- Improve.
- Tidy up.
- Arrange.
- Reorganize.
- Straighten.
- Straighten out.
- Smooth.
- Level.
- Polish.
- Unbend.
- Ameliorate.
- Amend.
- Better.
- Clean up.
- Emend.
- Face-lift.
- Grade.
- Grade up.
- Haul up.
- Heal.
- Justify.
- Level off.
- Cure.
- Adjust.
- Make.
- Mend.
- Reclaim.
- Rectify.
- Redress.
- Reform.
- Rehabilitate.
- Remedy.
- Restore.
- Retrieve.
- Square.
- To correct.
- To proofread.
- To smooth.
- To straighten.
- To improve.
- To rectify.
düzgün
- İntizamlı, nizamlı.
- Düzeltilmiş, tesviye edilmiş.
- İyi düzen verilmiş.
- Yolunda, rayında.
- Doğru ve pürüzsüz, muntazam.
- Eksiksiz ve yerli yerinde, düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam.
- Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde.
- Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim).
- Fondöten; dadınların, teni pürüzsüz göstermesi, renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı veya boyalı krem.
- Girintisi, çıkıntısı, pürüzü olmayan.
düzeltme
- Reform, iyileştirme, ıslahat.
- Düzelti.
- Düzeltmek işi, tashih.
- Optes'Te kesilen olay yeri izinin görüntü iyileştirme araçlarından yararlanılarak karakteristik özellikleri, grubu, merkez ve deltasının işaretlenmesi işlemleri.
- Correction.
- Correcting.
- Improvement.
- Adjustment.
- Trimming.
- Amendment.
düzeltme araçları
- Optes'Te kesilen olay yeri izini düzeltmek amacıyla kullanılan araçlar.