düzgün ne demek?
- Doğru ve pürüzsüz, muntazam.
Ayşe çayı demlemiş, düzgün dilimlerle francala kesiyordu.
Cahit Uçuk - Eksiksiz ve yerli yerinde, düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam.
Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil.
M. Ş. Esendal - Düzenli, doğru.
- Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde.
- İyi
Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil.
M. Ş. Esendal - Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim).
- İntizamlı, nizamlı.
- Düzeltilmiş, tesviye edilmiş.
- Girintisi, çıkıntısı, pürüzü olmayan.
- Fondöten; dadınların, teni pürüzsüz göstermesi, renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı veya boyalı krem.
- İyi düzen verilmiş.
- Eksiksiz, kusursuz.
- Yolunda, rayında.
- Spruce.
- Smooth.
- Clear-cut.
- Shapely.
- In good trim.
- Straight.
- Formal.
- Fluent.
- Regular.
- Dandy.
- Ordered.
- Shipshape.
- Slick.
- Square.
- Trim.
- Unruffled.
- Right.
- Dandyish.
- Clean.
- Dress.
- Even.
- Level.
- Presentable.
- Proper.
- Steady.
- True.
- Orderly.
- Clean-cut.
- Correct.
- Neat.
- Well proportioned.
- Well-arranged.
- Flat.
- Plain.
- Glossy.
- Fresh paint.
- Cosmetic.
- Wash.
- Ceruse.
- Uniform.
- Plane.
- Uniformly.
- Facial preparation.
- Sleek.
- Laminar.
- Taut.
düzgün 1 form
- ( )
- Smth 1-form.
- Un-forme lisse
düzgün akış
- Akışkan içinde her akım, borusu kesitinsin ve akım çizgisi boyunca devinen her parçacığın hızının eşit kaldığı akış.
- Uniform flow.
- Gleichförmige Strömung
- Écoulement uniforme