döküntü ne demek?
- Dökülmüş, saçılmış şeyler
Onlar kendi küfleri, kendi yırtık pırtıkları, kendi döküntüleriyle yaşayabiliyorlar.
Y. K. Beyatlı - Bir topluluktan geri kalmış kimseler.
- Bazı hastalıklarda görülen çıban, leke, uçuk vb. belirti.
- Deniz yüzüne yakın, üzerinde dalgaların çatladığı kaya kümesi.
- Kâğıtçılıkta üretimin herhangi bir safhasında ıskartaya çıkan, genellikle tekrar hamur durumuna getirilen, yaş ve kuru biçimleri olan kâğıt veya karton artığı.
- Değersiz, bayağı, ayak takımından olan kimse
Meşrutiyete uygun yönetim, yurt hainlerinin döküntüleriyle kurulamaz.
H. C. Yalçın - İşe yaramayan, değersiz, kötü, berbat
Şoföre önce kentin en döküntü mahallelerinin adını söylediler.
Ç. Altan - Parçalanan taşların yamaç aşağı kayması, yuvarlanması, etekte birikmesiyle oluşan yer.
- Dağ eteklerinde köşeli taşlar ve daha ince öğeli özdeklerin karışımından oluşan yığıntılar.
- Bkz. erüpsiyon, eksantem
- Dilapidated.
- Refuse.
- Spoils.
- Waste.
- Debris.
- Sweeps.
- Detritus.
- Fall-out.
- Skin eruption.
- Dreg.
- Excuse.
- Fallout.
- Heap.
- Junk.
- Litter.
- Residuum.
- Rubbish.
- Rubble.
- Scrap.
- Castoff.
- Eruption.
- Oddment.
- Sleazy.
- Remains.
- Remnants.
- Remainder.
- Spillage.
- Discarded remnants.
- Dust.
- Brushings.
- Offscouring.
- Crumblings.
- Outfall.
- Offal.
- Tailing.
- Reef.
- Material.
- Waste product.
- Leaving.
- Scraping.
- Dross.
- Rummage.
- Garbage.
- Rummage goods.
- Rift-ra.
- Éboulis
döküntü tipler
- Riff raff.
döküntü yelpazesi
- Döküntülerin dağ eteklerinde oluşturduğu, çok kez belli bir yönde ve belli aralıklarla sıralanan koni görünümündeki yer biçimi.
- Detritic cone.
- Cône d'éboulis