circumstantial evidence ne demek?
- İkinci derecede kanıt
- Dolaylı kanıt
- Emare
ikinci
- İki sayısının sıra sıfatı.
- Sırada önem bakımından birinciden sonra gelen
- Değer ve kalitece birinciden sonra gelen
- Yeni, bir başka.
- Birinciden sonra gelen kimse veya nesne
- Secondary.
- Second.
- Deutero-.
- Vice-.
- Accumulative legacy.
circumstantial
- İkinci derecede önemi olan
- Tesadüfi
- Durumla ilgili
- Teferruata dair
- Ayrıntılı, mufassal
- Duruma bağlı, koşullara bağlı
circumstantiality
- Detaylarla doluluk
- Çevresel konuşma
- Koşullara bağlı olma özelliği
evidence
- Kanıt
- Kanıtlamak, ispatlamak
- Delil, şehadet, ispat, tanıt
- Vuzuh, açıklık, aydınlık
- Şahit, tanık
- Belirtmek, açıklamak, göstermek
- Tasrih etmek, tavzih etmek
- İspat etmek