cendere ne demek?
Kökeni: Farsça
- Pres
Yanımızdaki kızı umursamadığımızı göstermek için kör olası bir gururla kendimizi cendereye soktuğumuz çağlar.
H. Taner - Manevi baskı.
Aralarından biri itilip kakılınca hepsinin birden boynunda aynı cendere acısı.
N. F. Kısakürek - Bir şeyi sıkma, ezme vb. işlerde kullanılan düzenek, pres.
Su cenderesi. Dört yanından demir bir cendere gibi sıkardı
M. N. Sepetçioğlu - Baskı mengenesi, pres
- Kalın oklava.
- Boğaz, dar geçit.
- Sahne ağzının her iki yanında dekorun boşluk bırakan yerlerini kapama işini gören kanat.
- Yun. Tazyik. Baskı, basınç.
- Press.
- Mangle.
- Screw.
- Wine press.
- Book-binder's press.
- Narrow pass.
- Mill.
pres
- İşletme, onarma, düzletme vb. işlemlerin uygulanması için bir nesneyi, iki ağırlık arasında mekanik olarak sıkıştırmaya yarayan alet, mengene.
- Üzüm, elma, zeytin vb. meyve sebzeleri sıkarak suyunu, yağını çıkarmakta kullanılan alet veya araç, cendere.
- Baskı.
- Genellikle geniş yüzeyli işleri sıkıştırmaya yarayan aygıt.
- Bk. pres
- Bk. kaplama presi
- Presser.
- Press.
- Squeezer.
- Pressure.
cenderebey
- Boğaz, geçit gibi yerleri tutup koruyan komutan.
cenderek
- Hafif, soğuk rüzgar.