bulaşık ne demek?
- Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
Tava indirilir, tepsilere dökülür, tepsiler güneşe konur, yıkanacak bulaşıklar kuyu başına götürülür.
M. Ş. Esendal - İz, etki, kalıntı
Daha balayının bulaşığı geçmedi.
B. Felek - Bulaşmış olan.
- Düzensiz, karışık
Bu karmakarışık ve bulaşık âlemi kendi hâline bırakırdı.
A. Ş. Hisar - Yapışkan, sulu.
- Yabancı ve istenmiyen özdekleri, içinde ya da yüzeyinde bulunduran.
- Contaminated.
- Dishes.
- Dirty dishes.
- Contaminé
bulaşık adam
- Yolsuz, uygunsuz işler yapan, sataşma alışkanlığı olan kimse.
bulaşık bezi
- Bulaşıkları yıkamak için kullanılan bez.
- Wash cloth.
- Dishcloth.
- Dishrag.
- Wash rag.
- Dish cloth.