bolluk ne demek?
- Bol olma durumu.
- Her şeyin bol olduğu zaman
Hep eski bolluk zamanlarında yapılmış büyük vezir konaklarına rastlanırdı.
A. Ş. Hisar - Fazlalık
Öteden beri dergileri kaplayan şiir bolluğundan ürkerim.
N. Cumalı - Her şeyin bol olduğu yer.
- Gerekli bütün malların sıkıntıya düşülmeksizin elde edilebileceği iktisadi durum.
- Her bir hücrede bulunan belli bir mRNA molekülü ortalama sayısı. Abundans.
- Gözlem veya örnekleme alanında bulunan bir türe ait bireylerin sayısal durumu, abundans.
- Lashings.
- Plenty.
- Stores.
- Plentifulness.
- Wealth.
- Looseness.
- Wideness.
- Affluence.
- Ampleness.
- Amplitude.
- Bonanza.
- Copiousness.
- Cornucopia.
- Effusion.
- Effusiveness.
- Exuberance.
- Exuberancy.
- Fleshpot.
- Fleshpots.
- Flood.
- Fullness.
- Fulness.
- Glut.
- Opulence.
- Profusion.
- Redundancy.
- Stack.
- Store.
- Plenitude.
- Latitude.
- Luxuriance.
- Milk and honey.
- Overmeasure.
- Plethora.
- Quantity.
- Richness.
- Abundance.
- Abondance
bol
- İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı
- Nicelik bakımından olağandan veya alışılandan çok, kıt karşıtı
- Özel bir cam içinde likör, şarap, meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içki.
- Haplardan daha büyük ve daha yumuşak kıvamda, genellikle uzunluğuna yuvarlak veya yumurta biçiminde, çiğnenmeden yutulabilen ve döl yatağı yoluyla kullanılan ilaç türü, bolus, lokma.
- Bill of Lading refers to the document on which a carrier acknowledges receipt of materials loaded onto the truck.
- Beginning of Life.
- Oak Lawn Branch Library.
- Begin Of Life.
- Abundant.
- Plentiful.
bolluk çelişkisi
- Bk. King yasası
bolluk içinde
- In fortune's lap, in profusion.