bindirmek ne demek?
- Bir kimseyi bir şeyin üzerine çıkartmak, oturtmak veya içine yerleştirmek, binmesini sağlamak
Kadınlar çocuklarını bayram yerinde bir salıncağa, bir atlıkarıncaya bindirmişlerdi.
O. C. Kaygılı - Taşıt, ön tarafından başka bir taşıta çarpmak veya bir yere vurmak.
- Eklemek, katmak.
- To cause to mount.
- To help to get on.
- To add on.
- To overlap.
- To superpose.
- To run into.
- To bump into.
- To ram.
- To see sb abroad.
- To put sb on.
- To collide with.
- Clash.
- Get on / onto.
- Get up.
bindirme
- Birbiri üzerine gelerek eklenen levha, kiremit, ahşap parçalarının durumu.
- Çıkarma harekâtına katılacak birliklerin, çıkarma yerine gitmek için kendilerine ayrılan deniz araçlarına binmeleri.
- Bindirmek işi.
- Aynı sonucun, ayrı alıcılardan gelen resimlerin aynı anda verilmesiyle televizyonda sağlanması.
- Özel bir görsel etki sağlamak amacıyla aynı duyarkatın iki ayrı çevirimde kullanılması ya da iki ayrı çevirimin birbiri üstüne konarak aynı film üzerine basılması; bu durumda iki ayrı görüntü birbiri üstüne binmiş olarak ortaya çıkar. TV
- Imbrication.
- Overlap.
- Joint.
- Corbel.
- Embarkation.
bindirme düzlemi
- Üzerinde, bindirilmiş bir tomruğun sürüklendiği yüzey.
- Overthrust plane.
- Überschiebungsflöche Schubflöche
- Surface de chevauchement, surface de charriage