bela ne demek?
- İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum.
- Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse
Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum.
Y. K. Beyatlı - Hak edilen ceza.
- Evet. (Nefiyden sonra isbat için söylenir.) Mesela: Kur'an-ı Kerim'de mezkur; Cenab-ı Hakkın ruhlara karşı, "Ben Azimüşşan sizin rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda, ruhlar $ Yani: "Evet sen bizim Rabbimizsin" dediler. (Bak: Bezm-i Elest)
- (c.: Belaya) Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Musibet. Mücazat. İmtihan. Dahiye. (Osmanlıca'da yazılışı: belâ)
- Hassle.
- Mess.
- Scourge.
- Scrape.
- Tartar.
- Trouble.
- Misfortune.
- Nuisance.
- Plague.
- Pest.
- Aggro.
- Cancer.
- Curse.
- Damnation.
- Deep trouble.
- Disaster.
- Firework.
- Fuck up.
- Hot water.
- Predicament.
- Calamity.
- Bugger.
- Evil.
bela aramak
- Kavga çıkarmak için fırsat kollamak. Ona buna çatarak tehlikeli bir durum yaratma peşinde olmak.
bela arıyor
- Itching for trouble.