büyümek ne demek?
- Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek
Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken.
F. H. Dağlarca - Yetişmek
İhtiyar Süleyman Çavuşun ellerinde büyüdüm.
A. Gündüz - Yaşı artmak, yaşlanmak
Fakat büyüdükçe o kadar sevdiği bu oyunlara veda etmek lazım gelecekti.
Ö. Seyfettin - Artmak, güçlenmek, şiddeti artmak
İkinci de okuduktan sonra kavga büyüdü.
M. Ş. Esendal - Sayıca artmak.
- Genişlemek
Barbarosların ülkesi büyüdükçe büyüyordu.
F. F. Tülbentçi - Önem ve değer kazanmak
Türklük ülküsünün biraz daha köklendiğini, büyüdüğünü, yeşerdiğini duyarız.
O. S. Orhon - Grow.
- Grow up.
- Increase.
- Extend.
- Enlarge.
- Greaten.
- Accrue.
- Augment.
- Bulk.
- Expand.
- Flourish.
- Hatch.
- Outgrow.
- Shoot up.
- Swell.
- Develop.
- Thrive.
- To grow (up.
- To become large.
- To become more important.
- Grow out.
- Sprout.
büyümekte olan
- Crescent.
büyüme
- Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde boyutların artması.
- Büyümek işi.
- Bir ekonomide sayısal olarak ifadesi mümkün olabilen makro büyüklüklerin yüzde olarak artışı.
- Bir ekonomide yaratılan gayrisafi milli hasıladaki (veya gayrisafi yurtiçi hasıladaki) sabit fiyatlarla hesaplanan niceliksel değişme. krş. nominalbüyüme
- Zigotun oluşumundan itibaren ergin canlı ağırlığa ulaşana kadar canlının ağırlık kazanması.
- Canlıların belli bir süre içerisinde ağırlık ve uzunluk özellikleri bakımından artış göstermesi.
- Growth, rate of growth.
- Growth.
- Development.
- Increase.