azıcık ne demek?
- Çok az, biraz
Kahve caddeye oranla azıcık geride, bir bahçe içinde.
S. Birsel - Kısa bir süre, az miktarda
Azıcık rahatsız olacaksın ama o kadar olur artık.
T. Dursun K - Pek az.
- Biraz, az buçuk, yarı buçuk, tak tük, kalil, kem, endek, yesir.
Sprinkle of.
Bare.
Fractional.
Slight.
Slim.
Spot of.
Sprinkling of.
Thimbleful.
Little.
Only just.
Dollop.
Lick.
Fractionally.
Niggardly.
Slightly.
Very small.
Very little.
Modicum of.
Very small amount.
Just a litttle bit.
For a moment.
In a small way.
Trifle.
çok
- Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı
- Aşırı bir biçimde
Galore.
Great.
Handsome.
Infinite.
Like blazes.
Perfectly.
Power of.
Profu.
azıcık alkollü olmak
Have one over the eight.
azıcık aşım kaygısız başım
- Derdim olmasın da başka bir şey istemem. Az ile yetinmeyi bilirim, çok da gözüm yok derdim olmasın.