artık ne demek?
- İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan.
- Daha çok, daha fazla.
- Bundan böyle, sonra, daha, yeter
Artık onlar en lüks gazino ve barlara gidiyorlar, gecelerini oralarda geçiriyorlardı.
T. Buğra - Kalan veya artan bölüm.
- Bir şey harcandıktan sonra artan bölümü.
- Büyük ve tam aralıkların yarım ses artmış hâli.
- Belirli bir işlem sonucunda geriye kalan, artan.
- Erdemli, nitelikli, üstün.
- Ziyade, çok üstün.
- Vekarlı.
- Fazla, çok, daha çok.
- İki nicelik arasındaki çıkarım. Örneğin, bir değişkenin gerçek değeri gözlenen değerinden çıkarıldığında elde edilen değereartık denilebilir. Bu değere çoğunlukla yanılgı adı da verilir, ay. bk. yanılgı.
- Left.
- Waste.
- Residual.
- Anymore.
- No longer.
- No more.
- At that.
- Dregs.
- Leftover.
- Scraps.
- Discard.
- Spoils.
- Rest.
- Dreg.
- Dross.
- Effluent.
- Fag-end.
- Hog-wash.
- Refuse.
- Remainder.
- Remnant.
- Residue.
- Shoddy.
- Tag end.
- Oddment.
- Offal.
- Remains.
- Rump.
- Scrap.
- Overage.
- Surplus.
- Excess.
- Waste product.
- Increment.
- Anyhow.
- Anyway.
- Ever.
- Hangover.
- Leavings.
- Residuary.
- Trim.
- Rückstand
- Résidu
artık açıklama
- Esasen kendi kendine anlaşılan bir ifadeye katılmış açıklayıcı söz (ARTIK AÇIKLAMALI, Epéxégétique).
- Epéxégèse
artık akım
- Damlayan civa elektrotta görülen eser safsızlıklardan da ileri gelebilen, küçük, faradayik olmayan akımlar.
- Residual current.