aksettirmek ne demek?
Kökeni: Arapça-Türkçe
- Sesi yankılamak.
- Işığı yansıtmak.
- Haberi, durumu, ulaştırmak, yaymak, duyurmak.
Meseleyi taraf gözetmeden aksettirmek için o yazıdan da bir parça almak isterdik.
O. V. Kanık - İntikal ettirmek
- Dile getirmek, duyulacak, hissedilecek biçimde ifade etmek
Târîhini aksettirebilsin diye çehren / Kaç Fâtih'in altın kanı mermerle karışmış.
Y. Kemal - Bir şeyin görüntüsünü bir ekran ya da bir yüzey üzerine düşürmek
Onu bir fotoğraf camına aksettirmek veya bir kartpostal parçasına sıkıştırmak…
R. H. Karay Mirror.
To reflect.
To echo.
To mirror.
To transmit.
To convey.
To transmit to.
aksettirme
- Aksettirmek işi.
Echoey
aksettirmemek
(neg. form of aksettirmek) reflect, mirror.