aksetmek ne demek?
Kökeni: Arapça-Türkçe
- Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek
Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi.
Y. K. Beyatlı - Bir ışık veya bir şekil düz ve parlak bir yüzeye çarpıp orada aynen görünmek, yansımak.
"Ve aynaya akseden alın kırışığında / Ölümü hatırlarız solgun mum ışığında.
H. F. Ozansoy - Evirmek, tersine çevirmek.
- Ulaşmak, yayılmak, duyulmak.
Zaptiye ve hafiye vakalarına dair havadisler bize, âdeta, efsaneleşmiş olarak aksetmez miydi?
Y. K. Karaosmanoğlu - Işık bir yere vurmak
Bulunduğumuz yeri sarayın tek parça, geniş camlarından akseden avize ışıkları aydınlatıyordu.
R. H. Karay - Görünür, hissedilir duruma gelmek
- To be reflected.
- To echo.
- To reverberate.
- To be heard.
- To become known.
- To reach.
- To strike.
- Reflect.
aksetme
- Ultrason, radar, radyo veya hareket dalgalarının yansıması
- Aksetmek işi.
- Bkz. yansıma
- Reflection, reflexion.
- Reverberation
- Echoey
aksetmemek
- (neg. form of aksetmek) mirror, reverberate, reflect.