acıtmak ne demek?
- Acı vermek.
- Ağrı, sızı ve yanma duyulmasına sebep olmak
Bilmem neden, her iskarpin ayaklarımı acıtıyor.
P. Safa - Hurt.
- Cause pain.
- Pain.
- Bite.
- Sting.
- Gnaw.
- Wring.
- To hurt.
- To pain.
- To cause pain.
- To make sth bitter.
- To smart.
- To do sb hurt.
- To give sb pain.
acı
- Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı.
- Tadı bu nitelikte olan
- Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap
- Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem
- Koyu (renk)
- Keskin, hoşa gitmeyen, şiddetli
- Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, korkunç
- Kinin ve diğer bazı alkoloitlerle kafein gibi değişik maddelerin, suda seyreltilmiş çözeltilerinin oluşturduğu tat veya bu tadı veren saf veya karışık maddelerin duyusal özelliği.
- Bitter.
- Peppery.
acıtma
- Acıtmak işi.
acıtmadan
- Painlessly, without pain or discomfort.