acı ne demek?
- Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı.
- Tadı bu nitelikte olan
Acı kahvesini yudumluyordu.
T. Buğra - Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap
Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi.
P. Safa - Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem
İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir.
Y. Z. Ortaç - Koyu (renk)
Sıcak iklimlerde bu mevsim, tek renktedir, sadece acı yeşildir.
R. H. Karay - Keskin, hoşa gitmeyen, şiddetli
Acı poyraz kuvvetle esiyordu.
O. Kemal - Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, korkunç
Acı söz insanı dininden çıkarır.
Atasözü - Kinin ve diğer bazı alkoloitlerle kafein gibi değişik maddelerin, suda seyreltilmiş çözeltilerinin oluşturduğu tat veya bu tadı veren saf veya karışık maddelerin duyusal özelliği.
Bitter.
Peppery.
Brackish.
Acrid.
Biting.
Painful.
Sorrowful.
Lamentable.
Grievous.
Tragic.
Cutting.
Poignant.
Sardonic.
Scathing.
Shrill.
Splitting.
Harsh.
Severe.
Incisive.
Pungent.
Trenchant.
Vitriolic.
Pain.
Ache.
Hurt.
Sting.
Gnawing.
Acid.
Acrimonious.
Affliction.
Agitation.
Anguish.
Astringent.
Distress.
Grief.
Heartache.
Heartbreak.
Pang.
Piercing.
Rank.
Sorrow.
Suffering.
Tart.
Tribulation.
Hard.
Sour.
acı acı
- Sert ve keskin bir şekilde
- Üzüntülü bir biçimde, dokunaklı olarak
- Kırıcı, üzücü olarak.
- Üzüntü içinde
Bitterly.
acı acı ağlamak
Weep bitterly