acımak ne demek?
- Acılı, ağrılı olmak
Şaşkınlığından bir kestane yığınına çarptı, canı acıyordu.
S. F. Abasıyanık - Tadı acı duruma gelmek, acılaşmak.
- Başkasının acılı durumundan üzüntü duymak
Bu boş localar, boş sandalyeler karşısında yorulan sanatkârlara acıyordum.
M. Ş. Esendal - Merhamet etmek.
Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın
C. S. Tarancı - Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek
Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın.
C. S. Tarancı - Hurt.
- Ache.
- Bite.
- Sting.
- Feel sorry for.
- Be sorry for.
- Deplore.
- Feel pity for.
- Pity smb.
- Commiserate.
- Have compassion.
- Feel for smb.
- Have mercy.
- Pity.
- Relent.
- Smart.
- Sympathize.
- Bleed.
- To hurt.
- To smart.
- To sting.
- To ache.
- To be/feel sorry for sb.
- To have/take pity on sb.
- To relent.
- To show mercy.
- To give pain.
- To feel sore.
- To pity.
- To feel sorrow for.
- To feel compassion.
- To commisserate.
- Feel.
- Feel for.
- To feel pity for.
- Show clemency.
acıma
- Başka bir kimsenin veya canlının mutsuzluğuna karşı duyulan üzüntü, merhamet
- Acımak işi.
- Başka bir kişinin ya da canlının mutsuzluğuna karşı duyulan üzüntü.
- Compassion.
- Pity.
- Sympathy.
- Commiseration.
- Ruth.
- Pathos.
- Feeling.
acıma ve korku
- Aristoteles'in Poetika'sında, tragedya kahramanının başına gelenler karşısında duyulanacıma ve korku duygusu; bununla seyircinin iç yaşamında arınacağı savunulur, bak. katarsis.
- Pity and fear.
- Pitié et crainte