çekmek ne demek?
- Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek
Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı.
R. N. Güntekin - Taşıtı bir yere bırakmak, koymak.
- Germek.
- İçine almak, emmek.
- Bir yerden başka bir yere taşımak.
- Bir amaçla ortadan kaldırmak.
- Solukla içine almak
Beş defa yutkunup üç defa burnunu çektikten sonra anlattı.
B. R. Eyuboğlu - Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak
Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi.
T. Buğra - Bk. çevirmek
- Hlk. Kan almak.
- Uzaklaşmak, kaybolmak: Tarzının, yönteminin piyasadan el ayak çekmek zorunda kalacağını açık seçik kavrıyorsunuz. -S. İleri. Bazı meddahlar da Karagöz oynatmış, şahbaz, hayalbaz veya hayalî isimleriyle yaşadıktan sonra temaşa hayatımızdan el etek çekmişlerdir. -S. Ayverdi.
- To attract.
- To magnetize.
- To charm.
- To captivate.
- To appeal.
- To beguile.
- To distil.
- To lay döşemek.
- To give.
- To give a meaning.
- To interpret.
- To last.
- To drive.
- To put on.
- To wear.
- To pull on.
- To draw on giymek.
- To apply.
- To please.
- To suck in.
- To breath in.
- To sniff.
- To pay.
- To endear.
- To go through.
- To cal.
- Turn the scale at, scale in, go to scale at, scale out.
- Pull up.
- Hoist, run up.
- Whisk.
- Stretch.
- Arrest.
- Conjugate.
- Toss.
- Up with.
- Receive.
- Claw.
- Be cursed with smth.
- Take one's medicine.
- Stand the racket.
- Pull.
- Draw.
- Magnetize.
- Attract.
- Suffer.
- Go through.
- Bear.
- Shrink.
- Pull over.
- Pull away.
- Tow away.
- Take after.
- Undergo.
- Carry.
- Engross.
- Hold.
- Inhale.
- Abide.
- Absorb.
- Bear with.
- Broo.
- Abstract.
- Appeal.
- Beguile.
- Brook.
- Captivate.
- Drag.
- Endure.
- Enthrall.
- Experience.
- Extract.
- Haul.
- Inflect.
- Know.
- Lure.
- Unfurl.
- Weigh.
- Withdraw.
- To pull.
- To draw.
- To drag.
- To haul.
- To tug.
- To lug.
- To tow.
- To withdraw.
- To hoist.
- To extract.
- To carry.
- To support.
- To pull out.
- To suffer.
- To undergo.
- To bear.
- To endure.
- To abide.
- To put up with.
- To absorb.
- To inhale.
- To shrink.
- To içmek.
- To take.
- To grind öğütmek.
- To shoot.
- To run up.
- To catch.
- To conjugate.
- To decline.
- To weigh.
çevirmek
- Bir şeyin yönünü değiştirmek
- Öteki yüzünü görünür duruma getirmek
- Döndürerek hareket ettirmek
- Yönetmek, idare etmek
- Yolundan alıkoymak, yoldan döndürmek.
- Geri göndermek.
- Bir giyeceği söküp iç yüzünü dışa getirmek.
- Çevrilemek, tevil etmek.
- Çevirim eylemi.
- Shoot, take, film, cinematograph.
çekmekat
- Bir yapının çatısı ile son katı arasında yer alan ve yapının önyüz çizgisinden geri çekilerek yapılan kat. bkz. geriye çekme.
- Set back storey.
- Étage en retrait
çekmekörüğü
- Alt kısmına bağlı bir ip yardımıyle işletilen demirci körüğü. (Gölbaşı *Çankaya -Ankara)