çatışmak ne demek?
- Birbirine çatmak veya çatılmak
Ulu denizin üstünü çatışan, şimşeklenen kara bulutlar sardı.
Y. Kemal - Söz, iddia veya davranış birbirini tutmamak, birbirini çelmek, mütenakız olmak.
- Karşılıklı vuruşmak, kavga etmek.
- Kavga etmek.
Fena halde sinirliyim, bugün muavin hanımla behemehal çatışacağım.
Faruk Nafız Çamlıbel - Deve ve köpek çiftleşmek.
- Aynı zamana rastlamak.
Clash.
Coincide.
Collide.
Conflict.
Contravene.
Skirmish.
To clash.
To collide.
To conflict.
To quarrel.
To skirmish.
To coincide.
To have a quarrel.
To be in conflict with.
To fit into one another.
To interconnect.
To jam.
To intersect.
To engage.
Interfere.
çatışma
- Çatışmak işi
- Silahlı büyük kavga, arbede.
- Savaş maksadıyla düşmana karşı ilerleyen bir birliğin karşı tarafın keşif ve güvenlik kollarıyla arasındaki ilk silahlı vuruşma.
- Türlü yönlerden uzanan kıvrımlı dağ sıralarının, bir yerde dar bir açı ile birbirine yaklaşıp kaynaşması veya düğümlenmesi.
- Kenetlenme.
- Aynı anda ortaya çıkan birbirine karşıt ya da eşit derecede çekici dilek ve isteklerin bireyde yarattığı ruhsal durum.
- Birbirleriyle uyuşmayan dilek, istek ya da ereklerin yarışmasından ortaya çıkan üzücü ya da kıvanç vermekten uzak bilinç durumu.
Tie tie.
Clash.
Battle.
çatışma bilgisi
Conflict information.