çalkantı ne demek?
- Deniz ve gölde dalgalanma.
- Çalkanmış şey.
- Kalbur yardımıyla ayrılan çer çöp.
- Coşku
Lodos rüzgârı es esebildiğine / Dinmesin gönlümdeki çalkantı.
B. Necatigil - Kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensiz, karışık, sıkıntılı durum
Beraat etmen büyük çalkantı yaratır basında.
Ç. Altan - Bir erkil kaynağında gözlenen ve doğal salınım sıklıklarıyla ilgili olmayan düzensiz değişimler.
- Bkz. ajitasyon, taşkınlık, çırpınma, huzursuzluk
- Aşırı huzursuzluk ve gerilim içinde bulunma durumu
- Swash.
- Agitation.
- Fluctuation.
- Nausea.
- Turbulence.
- Unsteadiness.
- Flackend
- Vacillation
çalkantı sesi
- Özellikle perikarditis travmatikada dinleme sırasında veya karın boşluğunda sıvı bulunduğunda karnın alt 1/3'ünde yapılan sallama-öskültasyonunda alınan ses. İçi yarıya kadar dolu testinin sallanmasında çıkan ses veya yayık sesine benzer ses.
- Wash.
- Tinkling sound.
çalkantılı
- Devamlı ajitasyon gösteren
- Aşırı huzursuz kimse
- Çalkantısı olan
- Turbulent.
- Surging.