çözülmek ne demek?
- Çözme işine konu olmak
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri / Atlarımız çözüldü girdik handan içeri.
F. N. Çamlıbel - Gevşeyip yumuşamak, erimeye başlamak.
- Birliğini, beraberliğini yitirmek, dağılmak, parçalanmak.
- Gevşemek, güçsüz kalmak.
- Dağılmak, çökmek
Loosen.
Be untied.
Come loose.
Get loose.
Come undone.
Work loose.
Ravel.
Ravel out.
Slip.
Sort itself out.
Uncoil.
Unfasten.
Unravel.
Unrope.
Untwine.
Work out.
Disentangle.
Unfold.
Unwind.
To come unfastened.
To loosen.
To ravel.
To be solved.
To break up.
To disintegrate.
To disengage.
To become weak.
To pine away.
To thaw.
To unwind.
To be unfastened.
To lose its strength.
To become routed.
To liquefy.
To break-down.
To dissociate.
To disassociate.
To decompose.
To unbend.
To yield.
To flux.
To melt.
çözülme
- Çözülmek işi.
- Savaşta, gerideki savunma hattına çekilmek isteyen birliğin düşmandan sıyrılması.
- Bir sesin boğumlanmasından sonra organların eski duruma geçmesi.
- Kişilik, karakter vb. bir bütünde birliğin bozulması durumu
- (Derleme. çözülüm, gevşeme) Bir sesin meydana gelişinden sonra, organların eski duruma geçmesi.
Resolution.
Thaw.
Dissolution.
Unfastening.
Disengagement.
çözülme aşaması
- Ses organının, bir sesin boğumlanması sırasında, «hazırlık» ve «duraklama» aşamalarından sonra girdiği üçüncü aşama.