zeki ne demek?
Kökeni: Arapça
- Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, zeyrek.
- Çabuk ve kolay kavrayan
Bildiğim, onun zeki bir genç olduğu ve ara sıra sevimli, ufak şiirler yazdığıdır.
M. Ş. Esendal - Zekâ varlığı gösteren
İnce, zeki bir kalemi vardı.
Y. Z. Ortaç - Zekalı çabuk anlayan ve kavrayan.
- Anlayışlı, kavrayışlı, zeka sahibi.
- Zeka belirten.
- Astute.
- Brainy.
- Bright.
- Brilliant.
- Clear.
- Clever.
- Quick of comprehension.
- Cute.
- Discerning.
- Ingenious.
- Intellectual.
- Intelligent.
- Keen.
- Keen-witted.
- Longheaded.
- Luminous.
- Neat.
- Nifty.
- Nimble-witted.
- As fresh as paint.
- Penetrating.
- Penetrative.
- Adroit.
- Perceptive.
- Quick.
- Shrewd.
- Subtle.
- Smart.
- Swrewd.
- Sharp.
- Acute.
- Quick-witted.
- Of good understanding.
- Hard- headed.
- Knowing.
- Knowledgeable.
- Penetrant.
- Sagacious.
- Wide awake.
- Witty.
zeki anlayışlı
- Canny
zeki dil
- Intelligent language