yutmak ne demek?
- Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek.
- Tam ve doğru söylememek.
- İnanmak, aldanmak, kanmak
Bize numara yapma, yutacak enayi değiliz.
S. M. Alus - Söylemek istediği bir sözü kendini tutarak söylememek.
- İyice, eksiksiz olarak öğrenmek
Bazen üçer yüz sayfalık iki kitabı birden, yirmi dört saat zarfında hatmedip yuttuğu olurdu.
Y. K. Karaosmanoğlu - Işık, ses gücünü, parlaklığını azaltmak
Duvarlar bütün ışıkları yutuyor, halkın üstüne bir toprak rengi dökülüyor.
M. Ş. Esendal - Dayanıp sesini çıkarmamak, katlanmak.
- Haksız olarak kendine mal etmek, zorbalıkla elinden almak
- Oyunda bir şey kazanmak.
- Absorb.
- Choke down.
- Drink in.
- Elide.
- Engorge.
- Engulf.
- Gulp.
- Gulp down.
- Ingest.
- Pouch.
- Swallow.
- Take down.
- Saturate.
- To swallow.
- To gulp down.
- To absorb.
- To belive.
- To buy.
- To learn by heart.
- Devour.
- To believe.
- To win.
- Drink.
- Eat crow.
- Whelm.
yutma
- Yutmak işi
- Besin maddesinin hücreye alınması ya da yutak ve yemek borusu yolu ile ağızdan mideye geçmesi. İngesyon.
- Işınım erkesinin, madde ile ara etki sonucu, başka bir cins erkeye dönüşmesi.
- Çiğnenen besin maddesinin yemek borusuna aktarılması için, istemle başlayıp istem dışı refleksle sonuçlanan karmaşık bir sindirim olayı.
- Besin maddesinin hücreye alınması veya yutak ve yemek borusu yoluyla ağızdan mideye geçmesi, ingesyon.
- Swallowing, deglutition.
- Absorption.
- Swallow.
- Gulp.
- Deglutition.
yutma çarpanı
- Cismin yuttuğu ışık akısının aldığı ışık akısına oranı.
- Absorption factor (İngiltere'de), absorptance (Amerika'da).
- Absorptionsgrad (früher: Absorption)
- Facteur d'absorption