yol ne demek?
- Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik.
- Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer
Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı.
Ç. Altan - Genellikle yerleşim alanlarını bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi
Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu.
Ö. Seyfettin - İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer.
- Gidiş çabukluğu, hız.
- Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi
Celâl Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür.
H. Taner - Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik.
- Yolculuk.
- Kolcuğun veya anahtarın konumlarından her biri.
- Elektronlar, iyonlar veya moleküller gibi taneciklerin hareket ettiği iz, patika.
- İnsanların, bir yerden başka bir yere gitmek üzere üzerinden ya da içinden geçtikleri, yerleşim yerlerinin gelişme doğrultusunu yakından etkileyen ve düzentasarlarda önemli bir öge oluşturan yerler.
Weigh.
Wise.
Access.
Artery.
Course.
Dodge.
Lane.
Line.
Manner.
Means.
Method.
Mode.
Order.
Process.
Recipe.
Rule.
Streak.
Ways.
Street.
Stripe.
Passage.
System.
Alley.
Form.
Frontager.
Measure.
Proprieties.
Sort.
Tracing.
Track.
Way.
Way, road.
Itinerary.
Road.
Angle.
Approach.
Avenue.
Channel.
Cutting.
Expedient.
Gateway.
Handle.
Journey.
Meatus.
Outlet.
Path.
Route.
Tack.
Thoroughfare.
Trail.
Walk.
Chemin, voie
Trajectoire
yol açan kimse
Trailblazer.
yol açıklığı dilemek
Bid smb. godspeed.