yoklamak ne demek?
- El ile dokunarak incelemek
Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım.
R. H. Karay - Bakmak, gözden geçirmek, kontrol etmek.
- Durum, bilgi, niyet vb.ni belirlemeye veya anlamaya çalışmak
Kalbimi ne zaman yokladımsa, ona dair bir iz bulamadım.
S. M. Alus - Ziyaret veya sağlığını sormak amacıyla birine gitmek
- Ara sıra etkisini göstermek.
- Aramak, araştırmak
Odaların köşe bucağını yoklamaya başladılar.
M. Ş. Esendal - Examine.
- Feel.
- Grabble.
- Grope.
- Inspect.
- Look into.
- Search.
- Survey.
- Test.
- Fumble.
- Overhaul.
- Probe.
- To examine.
- To inspect.
- To look over.
- To try.
- To test.
- To search.
- To visit.
- To feel.
- Poll.
- Fathom.
- To put out feelers.
- To throw out a feeler.
- Look over.
- Look up.
- Ransack.
- Visit.
yoklama
- Yoklamak işi, kontrol
- Bir topluluğu oluşturan üyelerin belli bir zaman ve yerde bulunup bulunmadığını anlamak için yapılan sayma işlemi.
- Okullarda öğrencilerin bilgisini anlamak için yapılan sınav.
- İstenilen bir eşlemde, takma noktasını bulmak için filmin ufak bir bölümünü alıcı, gösterici, eşleme aygıtında ileri geri devindirme.
- Öğrencilerin derste (derslikte, işlikte, uygulamada) bulunup bulunmadıklarını anlamak için yapılan araştırma.
- Verilmiş bir ders, işlenmiş bir konu ya da tamamlanmış bir ünite ile ilişkili olarak öğrencilerin başarı durumlarını anlamak için ders öğretmenince yapılan kısa süreli, küçük sınav. bk. sözlüyoklama, yazılıyoklama.
- Examination.
- Feel.
- Inspection.
- Quiz.
yoklama akçesi
- Türk aileleri yanına verilen devşirme çocuklarının durumlarını incelemek üzere başkentten gönderilen acemioğlan kethüdalarının bu ailelerden aldıkları para.