yetiştirmek ne demek?
- Yetmesini sağlamak
Cephemiz susuz, kuru ekmek ve benzini güç yetiştiriyoruz.
F. R. Atay - Söylenmemesi gereken bir şeyi hemen söylemek
Hiç kalır mı? Ertesi gün valiye yetiştirdiler.
M. Ş. Esendal - Birini, bir şeyi gitmekte veya gitmek üzere olan bir kimse veya şeye ulaştırmak, ulaşmasını sağlamak.
- Vaktinde hazır olmasını sağlamak, tamamlamak, bitirmek.
- Birini gerekli bir iş için tam zamanında bir yere götürmek.
- Üretmek, büyütmek, geliştirmek
Evlerinin bahçesinde bir iki elma, erik ağacı yetiştirirler.
N. Cumalı - İletmek, duyurmak
Müjdeyi komşu hanımlara yetiştirmeye koşmuştu.
H. F. Ozansoy - Sağlayıp vermek
Sigara yakmak isteyenlere kibrit yetiştirir.
H. Taner Groom.
Grow.
Nurture.
Produce.
Raise.
Rear.
Rush.
School.
Train.
Turn out.
Race.
To raise a family.
Guide.
Make man of.
Teach.
Train up.
Breed.
Bring up.
Coach.
Cradle.
Cultivate.
Discipline.
Educate.
Farm.
yetiştirme
- Yetiştirmek işi.
- Birinin koruyuculuğunda yetişen kimse.
- Özellikle tırıs ve dörtnal koşma sırasında ve konkur atlarında daha çok görülen, atın yürürken arka ayak nalının ön kısmıyla ön bacağa vurmasıyla meydana gelen, atlarda görülen bir yürüyüş kusuru.
Breeding.
Cultivation.
Culture.
Edification.
Growing.
Nurture.
Upbringing.
yetiştirme alanı
Rearing habitat