yayılmak ne demek?
- Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak.
- Hastalık, pek çok kimseye geçmek veya bulaşmak.
- Genelleşmek
O zamanlarda saz, halkın bütün sınıfları arasında iyice yayılmıştı.
A. Ş. Hisar - Genişlemek, büyümek
- Serilmek, döşenmek.
- 4. Koyun, inek vb. otlamak.
- Rahat bir biçimde, sere serpe oturmak.
- Ayrıntıya girmek, açılmak
Türlü yönlerden ele alınabilecek olan bu konuda şimdilik pek yayılmak istemiyorum.
O. V. Kanık Span.
Be out at grass.
Branch.
Circulate.
Diffuse.
Disperse.
Effuse.
Emanate.
Expand.
Fan out.
Get about.
Get around.
Loll.
Lounge.
Mushroom.
Outstretch.
Overspread.
Permeate.
Pervade.
Ramble.
Resound.
Be rife.
Grow rife.
Scatter.
Splay.
Sprawl.
Extend.
Exude.
Fill.
Spread.
Stretch.
To be spread , to be spread out ; to spread , to become diffised ; to.
To widen.
To deploy.
To radiate.
To expand.
To flux.
To shatter.
To issue.
To diverge.
To diffuse.
To disperse.
To dissipate.
To outgrow.
To overspread.
To open.
To broaden.
yayılma
- Yayılmak işi, intişar.
- Işığın, bir kaynaktan çıkarak doğru çizgiler durumunda türlü yönlere dağılması.
- Yeniliklerin piyasada ve piyasa dışı kanallardayayılma biçimi.
- Elektromıknatıs ya da radyoelektrik dalgaların çeşitli yönlerde yol alma yeteneği.
- Bir çözeltide yüksek konsantrasyonlu bir bölgeden daha seyreltik bölgeye iyon veya molekül gibi çeşitli türler tarafından (konveksiyon ve göç ile birlikte) yükün taşınması.
- Kültür öğelerinin ya da kültür karmaşalarının coğrafya bakımından yer değiştirerek bir toplumdan başka bir toplumayayılması süreci.
Contagion.
Creep.
Creepage.
Deploy.
yayılma alanı
Range