yabancı ne demek?
- Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok.
R. E. Ünaydın - Başka bir milletle ilgili olan
Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir.
Atatürk - Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge
Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım.
M. Ş. Esendal - Tanınmayan, bilinmeyen, yad
Yabancı müşteri giremezdi kapısından. Gelenler hep edebiyat adamlarıydı.
Y. Z. Ortaç - Aynı türden, aynı çeşitten olmayan.
Yağın içinde yabancı maddeler var.
- Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan.
Ben, buraların yabancısıyım.
- Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan.
Yabancı arabalar buraya park edemez.
Alien.
Exotic.
Foreign.
Outlandish.
Peregrine.
Strange.
Tramontane.
Unfamiliar.
Unknown.
Foreigner.
Gook.
Gringo.
Outsider.
Stranger.
Xeno.
yabancı adres
Foreign address.
yabancı anamal
- Yabancı kişilerin ya da yabancı ülkelerin getirdiği anamal.
Foreign capital.
Capital d'étranger