yaşlı ne demek?
- Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse)
Kendisi de ilkin yaşlı bir kadın almayı düşünmüş idi.
M. Ş. Esendal - Yaşı ilerlemiş kimse
- Yaşla dolmuş (göz)
- Yaşlanmış olan.
Aged.
Doddered.
Elderly.
Overaged.
Senior.
Stricken in years.
Tear-stained.
Watery.
Well on in years.
Geriatric.
Old-timer.
Oldie.
Senior citizen.
Antiquated.
Screw.
Senile.
Advanced in years.
Gray.
Grey.
Long in the tooth.
Over the hill.
yaşlı adam
- Bulvar oyunlarındayaşlı adam ya da baba rolü.
Heavy father, old man.
Père noble
yaşlı alaşım
- Yaşlanmaya uğramış alaşım.