yürümek ne demek?
- Adım atarak ilerlemek, gitmek
Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu.
H. Taner - Karada veya suda, herhangi bir yöne doğru sürekli olarak yer değiştirmek.
- Çocuk ayakları üzerinde gezecek duruma gelmek.
- Yayan gezmek, yayan gitmek
Gölgesinde yürüdüğü duvarın arkasından bir horoz sesi fark etti.
Ö. Seyfettin - Yol almak.
- Bir yere gelmek, bir yere ulaşmak, kaplamak.
- Üzerine doğru gitmek, akın etmek, saldırmak, hücum etmek.
- Faiz, hesap edilmek, işlemek.
- Stir one's stumps.
- Ankle.
- Have a walk.
- Hike.
- Pace.
- Step.
- Step up.
- Toddle.
- Tread.
- Walk.
- Move.
- Proceed.
- Gang.
- Go about.
- Leg it.
- To stir one's stumps.
- Work out.
yürümek istemeyen
- Balky.
yürüme
- Yürümek işi
- Dansçının dans adımlarıylayürümesi.
- Bk. geçiş
- Walk.
- Walking.
- Pace.
- Marching.
- Marche
- Marche