yöneltmek ne demek?
- Bir şeye belli bir yön vermek, yönelmesini sağlamak, çevirmek, tevcih etmek.
- Birine veya bir şeye doğru bakmak.
- Birine bir şey söylemek, tevcih etmek
Yine ünlü kişiler çeşitli konularda konuşur, ardından dinleyiciler onlara sorular yöneltirlerdi.
H. Taner - Yöneltme eylemi.
- Destine.
- Direct.
- Impel.
- Level.
- Orient.
- Orientate.
- Start.
- Turn.
- Bend.
- Channel.
- Project.
- To direct.
- To point.
- To turn.
- To level sth.
- To channel.
- To orientate.
- Head.
- Point.
- Seek.
- Shepherd.
- Superintend.
- Orienter
yöneltme
- Bir ırakgörürü veya gözlem aracını bakılacak yıldıza doğru çevirme işi.
- Öğrencilerin okul yaşamına, izleyecekleri derslere uyumlarını sağlamayı amaçlama, seçecekleri meslekleri yönlendirme işi.
- Yöneltmek işi, tevcih.
- Aracın doğrultu denetimini sağlama işi.
- Öğrenciyi, başarılı uyum yapabilmesini kolaylaştırmak amacıyla, yönetmelik hükümleri, öğretim programı, eğitsel kol çalışmaları gibi okul yaşayışıyla yakından ilgili konularda bilinçlendirme süreci.
- Öğrencilerin, ileride seçecekleri iş ve meslek alanları ile izleyecekleri üst öğrenim dallarını göz önünde tutarak okul çalışmalarına yön verme işi.
- Orientation guidance.
- Orientation.
- Piping.
- Steering.
yöneltme çubuğu
- Aracın yönlendirilmesini sağlayan, tekerleklerin eşgüdümü için onları birbirine bağlayan çubuk.
- Tie rod.
- Spurstange
- Bar d'accouplement